(business

iş, meslek, sanat.
What is your business: Ne iş görürsünüz? İşiniz nedir?
How is business:
İşler nasıl?
business is good: İşler iyi/yolunda.
to go into business: işe girmek.
to follow a business: iş yapmak/takip etmek.
to give up business = to be out of business: işten el çekmek.
to know one's business: işini bilmek.
tecim, ticaret.
They've done (some) business together: Birlikte (biraz) ticaret yaptılar.
line
of business: iş/ticaret sahası.
After school he went into business: Okuldan sonra ticarete başladı.
firma, ticarî/sınaî kurum/müessese, dükkân, mağaza.
to set up in business as a grocer: bakkal
dükkânı açmak.
He owns an export business: Bir ihracat firmasının sahibidir.
iş hacmi, alışveriş, satış.
This food store does a big business: Bu erzak pazarı iyi satış yapıyor.

Our business has doubled in the last year: Geçen yıl iş hacmimiz iki kat oldu.
He gets a lot of business from Japan: Japonlarla bir hayli alış veriş yapar.
iş yeri: fabrika, mağaza, yazıhane vb.
His business is on the corner of Broadway and Elm St.
görev, vazife, (bir kimseyi ilgilendiren) husus, bir kimsenin sorumlu olduğu şey/mesele.
It is none
of your business: Seni/sizi ilgilendirmez/Sana ne?
business comes before pleasure: Eğlenceden önce görev gelir.
to make it one's business (to do something): (bir şeyi yapmayı) kendine görev edinmek/görev saymak/yapmaya ahdetmek.
What business had you to tell him so: Ona ne diye söyledin?
I know my own business: Ben işimi/görevimi bilirim.
Now we're in business: Şimdi (bu iş) oldu (İşler yoluna giriyor).
send someone about his business: birini defetmek.
business as usual: Hiçbir değişiklik yok. (Eski hamam eski tas).
işlem, muamele, uğraş, faaliyet, meşgale.
It's all part of the day's business: Günlük meşgaleler
arasındadır.
I am tired of the whole business: Bu muamelelerden bıktım (gına geldi).
Good business: Hele şükür!
stage business ile ayni anlama gelir. yaratıcı jest: tiyatroda sanatçının olaya canlılık ve şahsiyet
vermek için yaptığı ufak hareketler.
iş+, işle/görevle/vazife ile ilgili.
a business trip: iş seyahati, görevle ilgili seyahat.
a
business office: iş yeri.
business hours: iş/çalışma saatleri.
işe/ticarete uygun/elverişli.
İzmir is a good business town.
işletme Noun
sıvırya gitmek Verb
kötü iş
bankacılık mesleği
iş hayatına canlılık getirmek Verb
şube işi
iş getirmek Verb
iş faaliyeti
iş adresi
iş aritmetiği
işletmenin mal varlığı
ticaret birliği
ticaret bankası Noun
çeşitli endeks sayılarının genel ortalaması
iş adamları Noun
işletmenin kuruluş amacı
işten çok kâr elde etme
işletme şubesi Noun
iş ziyareti
şirket iflasları Noun
ticaret merkezi
işletmelerin birleşmesi
firmaları birleştirme
işletme birleşmesi Noun, Accounting
iş taahhütleri Noun
iş duyurusu
teşebbüs
ticari teşebbüs
iş güveni
iş tanışları Noun
iş hayatında gerileme
sigortacılık vb ticari ve resmi faaliyetleri olan şirket
bankacılık
ticari ve resmi faaliyetleri olan tv
işin seyri
iş müşterisi
iş hakkında veriler Noun
borsa günü
iş kararı
iş hacminde düşüş
iş hayatında kriz devresi
firma damgası Noun
ticarethaneler adres kataloğu
iş bölgesi
iş evrakı
iş evrakı
iş arkadaşlarına yedirip içirme
işletme kuruluşu
iş adabı
firmanın değerlendirilmesi
şirket yöneticisi
işletme masrafları Noun
işletme gideri
iş tecrübe işsi
işletme maliyesi
ticari işletme
işletme kârı
yakın ticaret ilişkilerinde dostlara verilen armağanlar Noun
yarı mamul ürünler Noun
iş saatleri Noun
işyeri
iş teşviki
iş istihbaratı
iş kuruluşu
iş zarar ziyan sigortası Noun
ticari sigorta
iş namusu
iş çıkarları Noun
dostluk başka, alışveriş başka! (Herşeyden önce iş. Ticaret başta gelir).
Their creed has always been
that business is business.
iş hayatı gazetecisi
iş bilgisi
iş dünyası dili
işletme borçları Noun
iş sorumluluğu
işletme zararı
iş yönetimi
iş konusu
iş meseleleri Noun
iş toplantısı
ticari unvan Noun, Law
iş fırsatları Noun
ticari kuruluş
işin görünüşü
iş sahipliği
ticaret ait kâğıtlar Noun
ticarete ait kâğıtlar Noun
işyeri
iş durumu
işletme hasılatı
ticaret nasıl gelişeceği
iş konjonktürü
çalışma psikolojisi
tüccar mahallesi
işlerin düzelmesi
şirket temsilcileri Noun
iş çevrelerindeki itibar
ticari risk
iş bilinci
ticaret okulu
iş aksiliği
iş yavaşlatma
işlerin durgunlaşması
iş durgunluğu
işletme istatistik
işletme istatistiği
iş desteği
işletme vergisi
iş hayatındaki gerilimler Noun
iş deyimleri Noun
iş bağları Noun
iş ünvanı
iş yolculuğu
ticaret şehri
ticaret
ticari işlem
ticari muamele
bir işletmenin başkasına devri
iş seyahati
iş yolculuğu yapan kişi
iş hilesi
iş yolculuğu
firmalar topluluğu
(US) yediemince yönetilen girişim
büyük sanayici
İş birimi
işletme maliyesi
girişim
iş hacmi Noun, Management
otomobil kiralama ticareti
nakliyatçılık
takas işi
tazminat işi
çekişmeli iş
(Br) repor işi
(US) şirket meselesi
mevduat işlemleri (bankaların fon toplama işlemleri Noun
iskonto işi
iş yapmak Verb
durgun piyasa
kambiyo işi
aile şirketi Noun, Management
çiftçilik
bir işi finanse etmek Verb
unculuk
tahmin işi
(gündem) genel konular Noun
ne pahasına olursa olsun iş
yüksek seviyeli iş
kötü şöhretli iş
küçük hayat sigortası işi
taksitli satış
yatırım işi
ortak girişim
avukatlık
mahalli ticaret
zarar eden işletme
üretim sanayii
orta büyüklükte iş
ticaret işi
filmcilik
yeni iş
iş kurmak Verb
(OB) sanayi ile ilişkili olmayan herhangi bir hayat sigortası Noun
borsa dışı menkul kıymetler alım-satım işi
gelir getiren iş
özel iş
küçük iş
iş fırsatı
polis meselesi
en önemli iş
başta gelen iş
özel iş
devlet işi
işi bırakmak Verb
rekabet
hayali iş
sevkıyatçılık
gemi sevkıyatçılığı
yavaşlayan işler Noun
ticari iş yapmak Verb
kamyon kiralama firması
sigortacılık
kanunen kurulmamış işletme
taşıt araç sanayii
kaynakçılık